Alevi- Bektaşiliğin piri Balım Sultan'dan el almıştır. Bir süre Necef-i Eşref de Hz. Ali Türbesi'nde türbedarlık, babalık yapmıştır, (1587-1618) yıllarında İran'da saltanat süren Şah Abbas'la görüşmüştür. Anadolu'nun bir çok yerlerini ve daha sonra da, Bulgaristan'da Deliorman ve Debruca'yı dolaşmıştır. Neceften dönüşünde, Deliorman yöresinde bulunan Demir Baba tekkesini ziyaret etmiş ve ondan bilgilenmiştir. Demir Baba, soy zinciri itibariyle Peygamber'e ulaşır.
DEYİŞLERİ
Şaha doğru giden bir kervan gördüm
Şahım beni katarına almıyor
Yalvardım yakardım darına durdum
Yalvaranın kusuruna kalmıyor
Yalvaralım bizi katara ala
Korkunçlu bellerde yardımcı ola
Metahının nargı gelmiyor dile
Peşin ister veresiye olmuyor
Bezirgan yol tutmuş malı damgalı
Yuzbin harici gelse ayıramaz onu
Bezirgan başımdır mürşitim Ali
Mekan ister viraneye konmuyor
VİRANİ'm dahildir ol bezirgana
Canım kurban icindeki canlara
Hakkın ınayeti katara uyana
Oda her kuluna nasip olmuyor
* ELİMİZDEKİ KAYNAKLARDA VİRANİ VE AŞIKİ'YE AİT İKİ ÇEŞİTİ BULUNMAKTADIR.DEYİŞTE EKSİKLİKLER MEVCUTTUR.
1
Elif´i Mim´den aldık Sırrı Kur-an´ı
Mim´i sır eyledik sırdan içeri
İki nokta üç huruf geldi Be ile
Be´yi sır eyledik seden içeri
Haydar ın zatına demişiz belli
Göster bana pirim desti demanı
Küfür deryasından bulduk imanı
Hak dedik küfüre dinden içeri
Otuzüç huruftur hatmin tamamı
Bir Elif Mim ile buldu bu aynı
Yetmiş üç den aldık Saki ile Canı
Cana aşık olduk candan içeri
Güruh-u Naci´den bir bacı geldi
Kırkların dolusun eline aldı
Cümlesi o bacıya hep secde kıldı
Şah dedik bacıya Şah´tan içeri
Bacının ismine Fatıma dediler
Yeri göğü ondan mevcut buldular
Selman bir üzüm getirdi engür ezdiler
Gark olduk engüre nurdan içeri
VİRANİ sözünü arife söyle
Yükseği neylersin engini boyla
Arif olda dost bağını sır eyle
Güle aşık olduk gülden içeri
KAYNAK: Hüseyin & Ali Rıza ALBAYRAK- Böyle Buyurdu Aşık (ALBÜM)- Elif Mim
2
Yedi derya sohbetini, bahrı umman anlamaz,
İlmi ledün manasıdır, ahmak olan anlamaz.
Küntü kenzden ders okursun, cahil ondan ne anlar,
Gözü kör, kulağı sağır, bibeserler anlamaz.
Men aref ilmine eren, aşık-ı suzan olur,
Hevt nefsini katleyleyen, meydanda merdan olur,
Hırs ile şehvete uyan, nefsine kurban olur,
Yedi tamu şiddetidir, kemrah olan anlamaz.
İki cihan rahnamesi, Haydar-ı kerrar olan,
Çıkıp miraç kapısında, haykırıp aslan olan,
Sitretül müntehada, Mustafa’ya yar olan,
Naciyanı naz makamı, binde bir can anlamaz.
İlmü ledün okuyanlar, aynen yoldaş olur,
Ehedi Ahmet, fatihada baş olur,
Pa ile ça, ka ile za anlayan sırdaş olur,
İlmi ledün manasıdır, ehli inkar anlamaz.
Men aref ilmine ermeyen, şum ağmakı fıkıh,
Pir dergahına niyaz et, yakın bulasın hakkı,
Ey VİRANİ dört kitaptan, Ali’nin metin oku,
Ehli Beyti Hanedanı, Şimir Mervan anlamaz
3
Okuduğum mektepte vardım bir ere
Bir elif okudum çok hesap çıktı
Bir elif üç nokta geldi dilime
Ezber ettim ondan dört kitap çıktı
Mürşidi kamilden dinledim kandım
Men arif sırrına erdim uyandım
Bu fani dünyayı bir kapı sandım
Meğer değilmiş çar babı çıktı
Bir nurdan halk etti bizleri mabut
On iki tarikat bizlerde mevcut
VİRANİ 'yem ispat eyledi vücut
Haydar kapısından cevabım çıktı
DÜVÂZ-İMÂMLAR (ON İKİ İMÂM’I MEDHEDEN ŞİİRLER)
4
Kudret kandilinde parlayıp duran,
Muhammet Alinin nurudur vallah.
Zuhur edip küffar askerin kıran,
Elinde zülfikar Alidir billah.
Elinde zülfikar, altında düldül,
Önünde Kamberi dilleri bülbül,
Hazreti Fatima cennette bir gül,
Ona sırrım dedi Hak Habibullah.
Zuhur etti imam Hasan, Hüseyin,
Onların nurundan ziyalandı din,
Kırk pare bölündü Zeynel Abidin,
Tutarız yasını hasbeten Lillah.
Muhammed Bakır’la Cafer-i Sadık,
Şahım Musa Kazım, hem Rıza dedik,
Tarikat adabiyle cismimiz yuduk,
Hak dedi: Müminin kalbi Beytullah.
Taki, Naki imamların civanı,
Hasan-ül Askeri cismim sultanı,
Elinde hücceti, Mehdi devranı,
Vakit tamam oldu gönderir Allah.
VİRANİ’yem niyazım var üstada,
Elinde zülfikar hem ehli gaza,
Bin bir dondan baş gösterdi Mürteza,
Biz bir bildik, dedik: Allah eyvallah
5
Gel dilber ağlatma beni Şah-ı Merdan aşkına
Dü cihanın rahnamesi Şir-i Yezdan aşkına
Şahım Hasan Pir Hüseyin Kerbela meydan için
Lütfedip bağışla cürmüm Ali sübhan aşkına
İmam Zeynel Abidin'in abına yundun ise
Arayıp kendi Özünde Bakırı buldun ise
Ceddin Evlad-ı Muhammet Cafer'i bildin ise
Rahma gel ol Şah-ı Merdan Ali imran aşkına
İmam Musa'yı Kazım'dır Ehl-i Beytin serveri
Cani aşkı nuş edenler müpteladır ekseri
Şahı Şehidi Horasan İmam Rıza'dan beri
Müptelayı merhamet kıl Kalb-i viran aşkına
Şah Taki ba Naki'nin bağlandım ben rahına
Sulihane ver Salavat Ehl-i Beyt ervahına
Gafil olma yok vefası dü cihan hublarına
Gel feragat eyle gönül kamil insan aşkına
Ey VİRANİ çıkma yoldan doğru Raha gel beri
Muhabbet şevkat senindir Ey Hasan-Ül Askeri
Evliyalar serfirazi Hacı Bektaş-ı Veli
Sen ganisin ver muradım Mehdi devran aşkına
6
Hamdülillâh biz Muhammed’den okuduk defteri
Nokta nokta harf-be-harf bildik rumûzu Hayder-i
Şah Hasan Şâhım Hüseyn-i Kerbelâ meydânının
Merdiyim sevdim gönülden Âbidîn ü Bâkır’ı
Uymazam hergiz Yezîd’in kavline vü fi’line
Mezhebim Hak’tır hakîkat Ca’ferî’yim Ca’ferî
Ben İmâm-ı Kâzım’ın râhında kurbân olmuşam
Şâh Alî Mûsâ Rıza destinden içtim Kevser’i
Hem Muhammed’dir Takî tâcım serimde âşkâr
Gün gibi verdi ziyâ zâhir oluptur enverî
İlm-i vahdet câvidânı bil Nakî’dir vâizâ
Bir nazar kıl vechim üzre hatt-ı Şâh-ı Askerî
Mehdi-i sâhib-zamandır asl ü fer ü mü’minân
Huccetü’l-Kayyum O’dur olduk biz anın çâkeri
Dünye vü ukbâdan el çekmiş ferâgat kılmışız
Ne hesâbı ne azâbı ola yevm-ı mehşeri
Hâk-pây-i Haydar’ım ismim VİRANİ'dir benim
Olmuşam bin cân ile uş Kanber’inin Kanber’i
7
Mustafâ’dan dinle ey ârif benim evrâdımı
Gel beri gör Murtazâ’dan dem-be-dem feryâdımı
Tâ ezelden hubb-ı Haydar ördüler bünyâdımı
Sevmişim cân u gönülden ben İmâm-ı Kâzım’ı
Şah Hasan Hulk-ı Rızâ’dan zâhir oldu her sıfât
Hem Hüseyn-i Kerbelâ’dan keşf olur envâr-ı zât
Nesl-i Şâh’ı sevdi her kim buldu memâtta hayât
Sevmişim cân u gönülden ben İmâm-ı Kâzım’ı
Şah Alî Zeyne’l-Abâ’dır cânımız cânânımız
Hem Muhammed Bâkır u Ca’fer’durur bürhânımız
Âl ü evlâdına tâ bin candan kurbânımız
Sevmişim cân u gönülden ben İmâm-ı Kâzım’ı
Şah Alî Mûsâ Rızâ’dır kıblegâh-ı mü’minân
Şah Takî vü bâ-Nakî zikrim dilimde her zamân
Bunların dostluğuna var oldu hep cümle cihân
Sevmişim cân u gönülden ben İmâm-ı Kâzım’ı
Bu VİRANİ derd-mendim medh-i Şâh’i söylerim
Askerî hem Mehdi-i Peşt ü Penâh’ı söylerim
Gayriden el çekmişim ol Pâdişâh’ı söylerim
Sevmişim cân u gönülden ben İmâm-ı Kâzım’ı
8
Ey gönül âşık gel dem-be-dem Dîdâr’a bak
Terk-i ağyâr eyle herdem aç gözün ol yâra bak
Kurretü’l-aynım buyurdu ol Resûl-i Kibriyâ
Şebber ü şübber buyurdu Hayder-i Kerrâr’a bak
Bâkır u Ca’fer İmâm’ı Kâzım’a ver cânını
Şah Alî Mûsâ Rızâ ol sâhib-i esrâra bak
Hâdi-i ehl-i tarikattır Takî vü bâ-Nakî
Sâhib-i erkân isen inkârı ko ikrâra bak
Askerî’ye Askerî dersen muhakkak ey kabâ
Bülbül ol zâg olma herdem hârı ko gülzâra bak
Mehdi-i Sâhib-Zamân’ın derdmendi sen şehâ
Derdine gam çekme herdem erişen timâra bak
Ey VİRANİ zâhirin vîrân eden Âl-i Alî
Bâtının ma’mûr eden anlardurur mi’mâra bak
9
Hudâ vü Mustafâ’nın bendesiyem
Gulâmım, Murtazâ’nın bendesiyem
Hasan’dır hüsn içinde ferd-i yektâ
Cemâl-i Kibriyâ’nın bendesiyem
Ezelden abdiyem ben Şâh Hüseyn’in
Şehîd-i Kerbelâ’nın bendesiyem
Gulâm-ı âl u evlâdım gümânsız
Alî Zeyne’l-Abâ’nın bendesiyem
Muhammed Bâkır’ın yolunda cânım
Fedâdır hânedânın bendesiyem
Tarik-i Ca’fer’i bâtıl bilenler
Gel ey münkir ben ânın bendesiyem
İmâm-ı Kâzım’ın cân u dilden
Muhibbiyem o hânın bendesiyem
Yedi yer gök yedi Mushaf hakkıçün
Alî Musâ Rızâ’nın bendesiyem
Takî’dir dü cihânın âfitâbı
Ben ol Nûr-ı Bekâ’nın bendesiyem
Hakîrem sâilem bâb-ı Nakî’de
Bil ol Sâhib-Atâ’nın bendesiyem
İmâm-ı Askerîdir sırr-ı Hayder
Bu Hayy-i Câvidân’ın bendesiyem
Dahî evvel dahî âhırda Mehdî
Zuhûr eden Hudâ’nın bendesiyem
VİRANİ' yem dilimde evvel âhır
Hudâ birdir ki anın bendesiyem
Râh-ı Hak: Hak yolu, doğru yol
11
Ayn ile a'la, Mim ile mevlâ
İsm ile esmâ, sensin eyâ Şâh
Dal ile dânâ, göz göre binâ
Hazır ü her-ca, sensin eyâ Şâh
Gönlüme maksud, âşkıma ma'bud
Secdeme mescûd, sensin eyâ Şâh
Cânıma cânan, derdime dermân
İsmime Kur'an, sensin eyâ Şâh
Kâfi kitabım, Nutk-u hisabım
İşte cevâbım, sensin eyâ Şâh
Âb - ı hayat'ım, zât u sıfatım
Nuh-ı necâtım sensin eyâ Şâh
Bendeye burhân, râhıma erkân
Dinime imân, sensin eyâ Şâh
Âb u şarabım, mest ü harâbım
Asl - ı turâbım, sensin eyâ Şâh
Kadr ü Beratım, hacc u zekâtım
Savm ü salâtım, sensin eyâ Şâh
Sen bana didâr, sır ile esrâr
Gün gibi envâr, sensin eyâ Şâh
Hâlik u Hallâk, Razık u Rezzak
Fâil - i Mutlak, sensin eyâ Şâh
Âşık u ma'şuk, sıdk ile sâdık
Cânlara lâyık, sensin eyâ Şâh
Şâh - ı şeriat, Rah - ı tarikat
Nur - ı hakikat, sensin eyâ Şâh
Sırr - ı hidâyet, Şâh - ı velâyet
Bana emanet, sensin eyâ Şâh
Mansıb u hısbım, doğruca râhım
Peşt - u penâhım, sensin eyâ Şâh
Devr – i Elest'e, gülleri deste
Verdiler işte, sensin eyâ Şâh
Gel beru işte, veremem nesne
Tuttuğum deste, sensin eyâ Şâh
Gel beri Şâhım, Şems ile mâhım
Bi-şek İlâhım, sensin eyâ Şâh
Eylegil ihsân, ya Şâh-ı Merdân
Oldum çün Virân, sensin eyâ Şâh