Hamdullah Celebi Hasireti
Aşk meydanı, erenlerin ve bilenlerindir.
Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli
Hamdullah Çelebi
(Mehmet Hamdi / HASRETİ)
(1767-1836)
Asıl adı Mehmet Hamdi olan Hamdullah Çelebi, Feyzullah Çelebi’nin büyük oğludur. 1824 yılında babasının ölümü üzerine Hacı Bektaş Velî Dergâhı’na postnişin olmuştur. Osmanlı padişahı Mahmut II, Yeni Çeri teşkilatını lağvedince, 23 Cemaziülaher 1243 (1827-28) tarihli fermanla Hamdullah Çelebi’yi Amasya’ya sürgün etmiştir.
Hacıbektaş’ta yazdığı şiirlerinde “Hamdullah” ve “Hamdi” mahlaslarını kullanan Hamdullah Çelebi, sürgünde bulunduğu yıllarda “Hasreti” mahlası ile şiirler yazmıştır
Hamdullah Çelebi’nin özellikle miracname ve tevhid türündeki deyişleri ülkenin her yanında yapılan Bektaşi ayinlerinde söylenmiştir.
Sürgüne giderken beraberinde çok sayıda kitap ve belge götürdüğü söylenen Hamdullah Çelebi’nin erkek evladı olmadığı için soyu bu yönden yürümemiş ve belki bu yüzden götürdüğü kitap ve belgeler zamanımıza kadar korunamamıştır.
(A. Celalettin ULUSOY,Pir Dergahından Nefesler,sf. 27)
İbrahim Selamet Çelebi: Ağam Şeyh Hamdullah'tan sonra bana bu dünyada yaşamak haram olsun. Onu darağacında görüp sağ dönersem Allah'ın kulu olmayayım. Yaşarsam onun izinde, ölürsem onun yolunda öleyim. Son sözüm budur.
DEYİŞLERİ
1
DÜZELTME:
Sevgili Canlar, daha önceden paylaşımda bulunduğumuz Hamdullah ÇELEBİ' ye ait "Zat-ı Pakinden Haberdar Olduğum Mudur Suçum?" deyişinde hatalı kelimeler olduğunun farkına vardık. Gerekli düzeltmeler yapıldı. Bu konuda affınıza sığınıyoruz, kusurumuz affola...
Zât-ı Pâkinden haberdâr olduğum mudur suçum?
Emrine her dâim boyun eğdiğim midir suçum?
Halk-ı âlem atlas-ı zîbâya gark olmuş gezer
Ben garîbin bu abâyı giydiğim midir suçum?
Mücrime lâ taknatü min rahmetillah var deyü
Eyledim isyân-ı cürmüm affeder Settâr deyü
Gece gündüz dergâhına yüz sürüp Gaffâr deyü
Her cihetten sana imân ettiğim midir suçum?
*Ya Hâlik küllî cihânda dâne verdin kısmeti
Hem dahi müşrîk münâfık münkirâne devleti
Ben kuluna çektirirsin bunca derdi zahmeti
Yoksa sana dost olanı sevdiğim midir suçum?
*İsm-i pâkin anmayanlar zevk ile handân olur
Ben gedânın her işi efgâr ile efgân olur
Rûz ü şeb yâd eyleyenler derd ile nalân olur
Dilde daim ismini yâd kıldığım mıdır suçum?
Meşrebine bunca hikmet vermedin ruhsat ile
Zerrece âmân mı verdin sana râm olan kula
HAMDULLAH bilmez ki cürmün istiğfâr kıla
Gözlerimden kanlı yaşlar döktüğüm müdür suçum?
*Bu dörtlükler Pir Dergahından Nefesler kitabının ilk baskısında yoktur. 2014 baskısından alınmıştır.
(KAYNAK: A. Celalettin ULUSOY, Pir Dergâhından Nefesler- Genişletilmiş İkinci Baskı,[Hüseyin Hürrem ULUSOY] 2014 )
2
Gel sevdiğim gamzelerin kan eder
Lütfeyle yüreğim yarelenmesin
Mah cemalin kasd-ı can eder
Kerem kıl ciğerim pârelenmesin
Aşık kimdir sana meyil vermeye
Kurban olup pak yüzünü görmeye
O ki kasdeylemiş gülün dermeye
Dilerim gülşenin harelenmesin
HAMDULLAH işitsin dost ahvalimi
Dud-u âh bürüdü dört yanımı
Görmeden almasın Mevla canımı
Ömrümün defteri karelenmesin
3
Gel Ali sırrına ereyim dersen
Hacı Bektaş tarikine gire gör
On iki imamları göreyim dersen
Evladı Mürsele elin vere gör
On ikidir imamların nişanı
Her koca gencelir gelince anı
Kalıp eskise de yeniler canı
Ali evladına biat kıla gör
Gerçekler uğruna verdik kurbanı
Evlad-ı Resuldür mülkün sultanı
Destine el verde görme tufanı
Divan-ı dergâhta makbul ola gör
Karış ehl-i beyt’e damanını tut
Üstüne yedullah ayetin okut
Niyazın dışında yoktur bir umut
Baş indir pa’yına yüzün süre gör
HASRETİ’yem benim sözüm alana
Yakın olma küfür ile yalana
İman ikrar kapısını bulana
İkrarında sabit- kadem ola gör
4
Gelip tarikattan haber almazsan
Gerçeği fark edemez hayvan olursun
Er olsanda marifetler göstersen
Mürşidi bilmezsen şeytan olursun
Esfelden çıkarıp bütün vücudun
Sürünü sürünü bulup Mabudun
Bağlamazsan bir yoluna umudun
Gelir hayvan gider hayvan olursun
Eğer aldınısa sırrı sevdayı
Başından def eyle hırsı kavgayı
Çıkar hevesinden yalan dünyayı
Varlık’tan geçersen Hakk’ı bulursun
HASRETİ’nin sözü vardır bilene
Söyle sözünü dinleyecek olana
Münkirin sözleri çıktı yalana
Hünkar’ı bilirsen adem olursun
5
El’aman katib-i Allam-ı kudret
Alnımıza yanılmış kara yazılar
Bir yandan gurbet il derd ile mihnet
Ah ettikçe kara bağrım sızılar
Can-ı muradıma etmedin derman
Bilmem ki kulundan var mıdır noksan
Bu gurbet illerde sefil sergerdan
Acep ne haldedir körpe kuzular
HASRETİ ölüme hakdır demişler
Ölümden betere hicran demişler
Hubbül vatan minel iman demişler
Gönül ol sebebden vatan arzular
6
Ey çeşmi muhabbet zülfü perişan
Bu serim yoluna kurban görünür
Neyler bu cihanı derdine düşen
Kıblem meydandadır ferman görünür
Takatim tak eder kaddimi büker
İntizar olanlar göz yaşı döker
Ruhsarın vel-ferci lisanın şeker
Kaşın arasında kuran görünür
Cemali vechinden yayılan nurlar
Aşığa ayandır fark etmez körler
Efendimin nazar kıldığı yerler
Kabe-i beytullah rahman görünür
Görünce serveri alemler mahı
Gönlümün arzusu erenler şahı
Yine kime verdin dert ile ahı
Ey tabip destinden derman görünür
HASRETİ sana hile katılmaz
Sıdk ile sevenler taşra atılmaz
Rahmetinin nahiyetine yetilmez
Dergahından lütfü ihsan görünür
7
Garip bülbül niçin gamlı yaslısın
Geçer kış günleri yaz var ucunda
Gül açılır gonca ile beraber
Güller solar sonra güz var ucunda
Senin derdin benim derdime paydır
Göremem gözlerin kaşların yaydır
Günlerim yıl geçer saatim aydır
Gözlerim yolları göz var ucunda
Bir saçı Leyla'da kaldı nazarım
Sair hublar ile yoktur bazarım
Ben güzelden hicab eder gezerim
Üzlete çekildim yüz var ucunda
Eğer bu sözümden hisse alırsan
Üç günlük dünyada beş gün kalırsan
Mağrur olma üç beş mangur bulursan
Güvenme çokluğa az var ucunda
Nasihat istersen bu sana yeter
Arifler malını alana satar
Dünya bir kumardır oynarsan üter
Yürü ey HASRETİ iz var ucunda
8
Teferrüc eyledim devr-i cihanı
Aşıklar sevdayı yare bağlamış
Şu elin yurdunda nâdân elinden
Mazlumlar ah çekip kara bağlamış
Aşık maşukuna demiştir beli
Aradan kesilsin münafık dili
Nerde bir gül bitse orada çalı
Bülbül de gülünü hare bağlamış
Küheylanlar az pahaya satılmaz
Yavru şahin kerkeneze katılmaz
Çatal sevda ile hakka yetilmez
HASRETİ gönlünü bire bağlamış
9
MİRAÇLAMA
"Kün" dedi karar eyledi
Yeri göğü arşullahı
Çar anasırdan yarattı
Âdem Safiyullah’ı
Evvel Âdem Hakk'ı bildi
Başına çok haller geldi
Alnına bir top nur indi
Âdem bildi Nurullah’ı
"Velekad keremnâ" dedi
Melekler secdeye indi
İblis lâin etmem dedi
Takındı lanetullahı
Âdem’den zürriyet geldi
Hak emri dört güruh oldu
Dördüne dört ta’at verdi
Evvel zikri Zikrullah’ı
Bir katre nutfeden oldu
Âdem’den nur Şit'e geldi
Ehl-i Hakk tahkik kıldı
Ve hem Şit Nebiyullah’ı
Açıldı Haşimi necli
Mustafa Murtaza nesli
Yüz yirmidörtbin nebi
İbrahim Halilullah’ı
Halil'in evladı gelip
Abdül Muttalip Ebu Talip
Ol zaman nur iki olup
Bilen bildi Beytullah’ı
Abdullah’tan nebi zuhur
Dü cihanda oldu fahir
Ebu Talip'den etti zahir
Ali'yy-ün Veliyullah’ı
Dü cihan güneşi Ahmed
Vahiy geldi oldu irşâd
Münkir ne bilsün Ahâd
Ol bir nur’u Nurullahi
Hak emretti Cebrail'e
“Habibim Mi'raca gele”
Önünce delili bile
Cebrail Emirullah’ı
Dostunun selâmın aldı
Gönülleri şâdi kıldı
Cebrail rehberi oldu
Seyr eyledi Arşullah’ı
Sidret-ül-müntehaya vardı
Anda Cebrail durdu
Bundan öte sana dedi
Sen görürsün ol Allah'ı
Yetmiş iki perde geçti,
Hakk’ın emri ile aştı.
Birinci perdeye ulaştı,
Gördü Hikmetullahî
Arş-ı muazzam’a vardı
Anda çok hâller gördiü
Orda bir nişan verdi
Hâtem-i Nebiyullahı
Nalinin çıkarmak ister
Hatiften nida dost der
Arş-ı Azim’i göster
Nalini Habibullahi
Uçmak babına vardı
“Destur Ya Rabbim” dedi
“Gel dedi Rab virdeyledi
Uzattı desd-i Yedullah’ı
Azizullah el uzattı
Nûrı-u âlemi bezetti
Âlem bu anı gözetti
Gördü Hatemin Vallahi
Âşık maşuğunu gördü
Habib maksuduna erdi
Doksan bin kelâm sordu
Danışdı Kelâmullah’ı
Otuz bini şeriatta
Otuz bini tarikatta
Otuz bini hakikatte
Bilenler bildi vallahi
Olanları bilir bilen
Hakikate âşık olan
Gördü bir mahbup civan
Habib bildi Sırrullahı
Kudret lokması geldi
Süt elma baldan aldı
İkisi de bile tattı
Yediler nimetullahı
Gelmek için destur aldı
Muhammed ayağa kalktı
Mü'min'e tevhîd verdi
Tutmak için îllallahi
Kudret hazinesin buldu
Üzümü ikiye böldü
Engürü bergüzar aldı
Secde edip Babullah’ı
Kırklar yolunu gözetti
Vardı kırkları bezm etti
Oturuben niyaz etti
Selman sundu keşküllahı
Selman'a bir üzüm verdi
Yar yari ol demde gördü
Cümlesi pervane girdi
Tutundular arşullahı
Kırklar muradını aldı.
Esrar-ı Hak galip oldu
Muhammed evine geldi
Gördü Ali Keremullah’ı
Ali anda tevaf etti
Doksan bin kelâmı vasfetti
Hatemi nümayan etti
Verdi Şah Emrullahi
Çâr emânet fahri geldi
Muhammed Ali'ye verdi
Ahir sahibi var dedi
Bektaş Kaddesallah’ı
Şah Hasan Hüseyin geldi
İmam Zeynel parelendi
İmam Bakır şehid oldu
Ol sırr-ı Kutbullah’ı
İmam Ca'fer din rehberi
Musa Kazım din serveri
Olalım Rıza’nın çekeri
Veririm canı billahi
Takî Nakî Şâh Askerî
Onlar birbirinin yari
Mehdi mü’min intizârı
Tez gele Zamanullahi
Kutb-u Âlem Hünkâr geldi
Emanet sahibini buldu
Cümle erler nasîb aldı
Bağlandı rızaullahi
Bendesin almış araya
Varınca baki saraya
Bu HASRETİ bî-çareye
Şef'aat eder inşallahi
10
Başı pare pare dumanlı dağlar
Ne belalı garip başım var benim
Felek hançerini sineme saldı
Kan ile yoğurulmuş aşım var benim
Felek sevdiğimi elimden aldı
Ne acayip ser imiş sevdaya saldı
Kime dost dedim ise o düşman oldu
Dünya’da bitmeyen işim var benim
Feleğin deryası derin geçilmez
Ayrılık şerbeti acı içilmez
Çiçekler açılır benim gönlüm açılmaz
Yaz bahar ayında kışım var benim
Aşkın katarına çektim yürüdüm
Feleğin kahrına değdim eridim
Dünya mı kocadı ben mi çürüdüm?
Külli viran olan köşküm var benim
HASRETİ yem der ki merdi mert olan
Bu dünya’da baki bir ben mi kalan
Ecelim gelmez ki ölem kurtulam
Ne tükenmez ömrüm yaşım var benim
11
İbtida dünyaya mektep kurunca
Hocamın dersini verdim idi ben
Melekler adem´e secde kılınca
Kırklar´ın kapısın açtım idi ben
Muhammed aşkına salavat verdim
Arşta meleklerin seyrine girdim
Nuh Peygamberle gemiye bindim
Necef Deryası´nda yüzdüm idi ben
Muhammed Mustafa´nın sırdaşı idim
Sultan Süleyman´ın kardeşi idim
Bozatlı Hızır´ın yoldaşı idim
Gürcistan ilini gezdim idi ben
Kâ´be-i Şerif i ben ihdas ettim
Derya´da balığın karnında yattım
Bu aşkın meta´ını çok aldım sattım
Salih Peygamber´e pazar idim ben
Musa ile Tur Dağı´nda gezerdim
Gâhî kılıç vurur kervan bozardım
Gâhî kalplerdeki sırrı çözerdim
Gönülden gönüle gezer idim ben
Davut Peygamber´e tambur yapardım
Çin´e Hindistan´a metâ satardım
Aşka gelir kal´aları yıkardım
Adû sarayını yıktım idi ben
Uhud´da Peygamber´in cârına yettim
Hayber´in kapısın koparıp attım
Kul olup Fazlı´ya kendimi sattım
Gadir Hum´da nutkunu duydum idi ben
Şahin idim Şah-ı Merdan kolunda
Ab-ı hayat için Necef Gölü´nde
Şehit düştüm Kerbela´nın çölünde
Sinemin yarasın sardım idi ben
Zulümâttan şükür olsun kurtuldum
Yedi kere Hak mizanda tartıldım
Hudâ emri ile fakr ü fâka tutuldum
Onu da kalbime yazdım idi ben
Virane cesette kuru kafayı
Üstaz olub hemen kurdum tefeyi
Dokuduğum bez değildi sefâyi
İlmeği elimle çözdüm idi ben
HAMDULLAH´ım şükür gezdim cihanı
Carıma yetişti keremler kânı
Bâb-ı Velâyet´te kevn ü mekanı
Bir abdal donunda gezdim idi ben