Deli Boran
DELİ BORAN
(......- 1898)
Boran, Kul Boran, Deli Boran mahlaslarını kullanmıştır. Ancak gerçek kimliği halen sisler içindedir. Fırat ırmağı ile Gavurdağı arasında yaşayan göçebe Türkmen oymakların¬dan birine mensup olduğu sanılıyor.
Özellikle Anadolu’nun güneyinde yaygın bir ün kazanan Deli Boran’ın yaşamı üze¬rine bilinenler sınırlı. Saptananlara göre, Âşık Deli Boran Çorum’un Sarımbey köyünde doğdu. Aslen Çukurova’da dolaşan Kuyumcu aşiretindendi. İskan sonucu Çorum’a yerleştirilmişlerdi. Bir şiirinden dolayı Plevne savaşına katıldığı sanılmaktadır. Kendine özgü bir söyleyişi olan Deli Boran'ın duygularını yalın bir dille yansıttığı görülür. Çukurova’da Fırat nehri ile Gavurdağı arasında gezdiği şiirlerinden anlaşılmaktadır.
Çağdaşı ve yakın arkadaşı Yamalı köyünden Sefil Ahmet, Deli Boran hakkındaki ağıtında onun ölüm tarihini de belirlemiş, 1898’de (H. 1316) altmış yaşında olan Boran’ın 1838’de doğduğu sanılıyor. Bir şiirinde 1877 Osmanlı-Rus savaşından söz ettiğine göre o tarihte yaşadığı anlaşılıyor.
Sefil Ahmet o ağıtında:
Altmışında ecel şerbeti içti
Aşıklar babında fırkata düştü
Sene bin üç yüz onaltıda göçtü
Ağla gözler Deli Boran nicoldu
demektedir.
Şimdiye dek 19. yüzyılda ve Güney illerinde yaşadığından başka bir şey bilinmiyordu. Bu bölümde tanıttığımız Sefil Ahmet, Deli Boran için bir ağıt söylemiştir. Ağıttan anlaşıldığına göre altmış yaşındayken 1316 (1898)’de ölmüştür. Doğumu bu tarihe göre 1838 yılı olur. Sefil Ahmet Çorumlu’dur. Bizim özel olarak Çorum’da yaptığımız araştırmada, Deli Boran’ın da Çorumlu olduğu anlaşılmıştır. Çorum’a yakın Sarımbey köyünde torunları oturmaktadır. Alevi inancına bağlıdır. Din dışı, doğa, özlem ve aşk konularında şiirler de söylemiştir.
19. yüzyılın güçlü ozanı olan Deli Boran'ın yayımlanmamış epeyce şiiri vardır. Şimdiye dek az şiiri yayımlanmıştır. Şiirleri derlenmemiştir."
(Cahit Öztelli, Bektaşi Gülleri, sf: 210)
1
Seher vakti bir cünbüşe uğradım
Bülbül ağlar, bağban ağlar, gül ağlar
Dertli sinem aşk oduna dağladım
Yolcu ağlar, kervan ağlar, yol ağlar
Muhammed, Ali’den bir dolu içtim
Canımdan, serimden, varımdan geçtim
Adil beyler ile kondum da göçtüm
Ab-ı zemzem didelerim kan ağlar
Bastı gam askeri, saki mey doldur
Elinde Zülfîkâr, altında Düldül
Arş yüzünde cevlan eder, Ali ağlar
Hükmedersin hem zahire, batına
Yetiş hey efendim, sen bizi güldür
Âlem intizardır hüsn-i zatına
Ali, Kanber, Zülfîkâr, Fatıma
Kuduretten mey dolduran el ağlar
Her bezirgan başı kervan mı olur
Canım sensiz bu dem devran mı olur
Derdi olmayana derman mı olur
Bunca yar elinden aşık, zar ağlar
Mestane babında aşna gedalar
Dosttan gelir al kırmızı badeler
Bunca han(e)dan, bunca melik zadeler
Dergahında boyun eğer, er ağlar
KUL BORAN 'ın hem atası, anası
Ölenecek pir yoluna yanası
Cümle evliyaların sır binası
Çarh elinden Hacı Bektaş Vel(i) ağlar
Mestane : Sevgili - Han (e) dan : Hanedan, soylu (vezinden dolayı handan gibi
okunacak) - Melik zade : Şehzade - Cünbüş : Gürültülü kalabalık - İntizar :
Gözlüyor, bekliyor - Kuduret : Kudret, Tanrı - Aşna : Tanıdık.
2
Bakıp çar köşeyi seyran eyleyen
Yaraların bende, İmam Hüseyin
Hak için serini kurban eyleyen
Yaraların bende, İmam Hüseyin
Halifeler gülbengini çekiyor
Dost acısı şu sinemi yakıyor
Daha kanın ılgıt ılgıt akıyor
Yaraların bende, İmam Hüseyin
Kalbimin aynası, gönlümün yazı
El'aman dergâhtan ayırma bizi
Gerçeklerin her dem baş vurur sözü
Yaraların bende, İmam Hüseyin
Kafir Yezit sesimizi dinledi
Hançer vurup ciğerimi doğradı
Parmaklarını çelik etti, oynadı
Yaraların bende, İmam Hüseyin
Müminlerin bade süzer elinde
Ölsem gerek, arzum kaldı yolunda
Ilgıt ılgıt Kerbela'nın çölünde
Yaraların bende, İmam Hüseyin
Hakikat evinde gizli sır olan
Cümle müminlere destigir olan
Sensiz şu cihan neylesin BORAN
Yaraların bende, İmam Hüseyin
Çar köşe: Dört köşe, her yan - Seyran eylemek: Dolaşmak-- Halife: Yerine
geçen, şeyh, yönetici-•- Çelik : Kısacık dal (Çelik çomak oyununda) - Hakikat
evi: Gönül - Destgir: Yardımr:ı, elinden tutma - Vech: Yüı: :_ Cevlan: Gezerİntizar
: Hasret - Geda : Kul
3
Gam yiyip ağlama divane gönlüm
Daima bu dünya başa dar olmaz
Hakk'ın kelamını bırakma dilden
Hak'tan özge bir adama yar olmaz
Tavlada bağlıdır yiğidin atı
Aslı pak olanın söylenir zatı
Altına batsa da iy'olmaz kötü
Aslı ham demirden cevahir olmaz
Atı olan ata biner atlanır
Er yiğitler her cefaya katlanır
Yiğit gölgesinde yiğit saklanır
Kötünün gölgesi hem dalı olmaz
Deli Boran bilin cümleden gani
Hem yaratır alır Allah bu canı
Sen kendini yokla nefsini tanı
Boğaz kırk boğumdur dilde sır olmaz
Cevahir: Değerli taş, cevherler.
4
Haydi bre deli gönül
Alevden mi dışın senin
Haydi bre deli gönül
Alafırcık işin senin
Yardan sana sade cefa
Sende bol bol od ver bana
Bozarmış hep yana yana
Kanlı kızıl yaşın senin
Kalan her bucakla gezme
Rüzgarlardan hile sezme
Vara yoğa gönül çözme
Bine varmış yaşın senin
DELİ BORAN benzin solmuş
Boğazına zıkkım dolmuş
Döve döve gömgök olmuş
Kana kesmiş döşün senin
5
İncil Kur'an Zebur olsan
Açmam seni şimden kelli
Ab-ı kevser suyu olsan
İçmem seni şimden kelli
Has bahçenin gülü olsan
Beyaz oğul balı olsan
İnci mercan lali olsan
Seçmen seni şimden kelli
Eğer bir ulu kuş olsan
Cümle güzele baş olsan
Baha yetmez kumaş olsan
Biçmem seni şimden kelli
BORAN der Hakk'ın muradı
Sözün özüme yaradı
Olsan cennetin sıratı
Geçmen seni bundan kelli
6
Evvel bahar yaz ayları gelende
Seli boz bulanık akar Tuna'nın
Bülbüller ötüşür bahçelerinde
Gülü burcu burcu kokar Tuna'nın
İlkbaharda dalgalanıp çoşmuşum
Analar ağlatıp kanlar saçmışım
Atamam dağından yollar açmışım
Yolu serhatlara uğrar Tuna'nın
Kimse bilmez nerdedir onun başı
Eksik olmaz yalısının döğüşü
Akıttı gözümden kan ile yaşı
Gölleri leşinen dolar Tuna'nın
Tuna derler yerdedir anın yüzü
Arzulayıp gider Kamdenizi
Cemreler düşünce çözülür buzu
Denizle cengi var deli Tuna'nın
DELİ BORAN bunu böyle dedi mi
Bu su böyle akar mıydı kadımi
Taşına koymuşun garip başını
Yolu serhatlere uğrar Tuna'nın
Kaynak: İsmail Özmen, ALEVİ - BEKTAŞİ ŞİİRLERİ ANTOLOJİSİ, Cilt 4, 1998,Ankara